Özellikle yeme bozuklukları görneden olan ve bireylerin genel beslenme davranışlarını etkileyen birden fazla faktör bulunmaktadır. Sağlıklı beslenme davranışının kazanılması sürecinin anlaşılması için ise temel sosyal faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Beslenme Alışkanlıklarının Oluşması
İçindekiler
Bireylerin beslenme alışkanlıkları ve besin seçimleri çok erken yaşta gelişmeye başlar. Bebeklerin yeme alışkanlıkları, ebeveynlerinin “sağlıklı bebek” inancına göre şekillenmektedir. Ebeveynlerin “sağlıklı bebek” görüşleri ise etraflarındaki insanların görüşlerine göre şekillenir. Örneğin vegan beslenen bir ailenin, çocuklarının da vegan beslenmeyi istemesi ihtimali oldukça yüksektir. Bazı bireyler kilosu yüksek olan bir bebeği sağlıklı bebek olarak nitelendirir.
Bazen besinler ödül veya ceza niteliğinde kullanılır. Yapılan araştırmalar çocukların yeme davranışlarını diğer insanları inceleyerek geliştirdiklerini öne sürmektedir. Bunun sebebi olarak da çocukların neredeyse tüm davranışları çevrelerini inceleyerek gerçekleştirdikleri öne sürülmektedir. Bu yüzden özellikle ebeveynlerin iyi birer örnek teşkil etmeleri önemlidir. Çocuğunuza özellikle besinlerle ilgili birçok öğüt ve yasaklamalarda bulunup, kendiniz o doğru davranışları sergilemediğinizde, yasaklanan tüm besinler çocuklara daha cazip gelecektir.
Benzer bir şekilde çocuğu bazı besinleri yemesi için zorlamak da doğru bir strateji olmayacaktır. Yapılan araştırmalar özellikle meyve ve sebze tüketimi konusunda zorlanan çocukların bu besinleri reddetmeye daha meyilli olduklarını ortaya koymuştur. Bu yüzden çocuklarınız için yemek hazırlarken çeşitlilik ve seçenek sunmak anahtar noktadır. Bu noktada çocukların ne yemeğe alışacakları konusunda ebeveynlerin üzerine düşen görev büyüktür.
Toplumun Beslenme Üzerine Etkileri
Kültür ve toplumun kişinin beslenme alışkanlıklarının gelişmesi üzerine etkileri oldukça büyüktür. Zamanın ve gelirlerin git gide yetmediği dünyada, ucuz ve hızlı hazırlanan her besin iyi bir seçenek olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu sebeple fast food tüketimi artmıştır ve obezite oranı da yükselmiştir. Hatta obezite epidemik bir hal almaya başlamıştır.
Journal of American Medicine’e göre ABD’deki yetişkinlerin 1/3’ünden fazlası obezdir. 2-19 yaş aralığındaki çocuk ve adölesanların ise %17’si obezdir.
Obezite ve sosyoekonomik seviyeler arasında da güçlü bir doğru orantı bulunmaktadır. Bir çalışmanın verilerine göre sağlıklı besinlerin fiyatları, besin değeri düşük ve kalori değeri yüksek besinlere kıyasla daha yüksektir.
Ayrıca bazı yemekler tek başlarına çok önemli kültürel elemanlar haline gelmiştir. Öyle ki sadece lezzetli olduğu savunulan yemekleri yiyebilmek için insanlar seyahat etmeye başlamıştır.
Özellikle bizim ülkemizin kültüründe aile veya arkadaşlarla bir araya gelindiğinde yemek yeme üzerine davranışlar sergilenir. Misafir ağırlamanın altın kurallarından biri harika sofralar hazırlamaktır. Sosyal bir ortamda tüketilen yemeklerin yağ, basit karbonhidrat ve kalori açısından daha zengin olduğu bulunmuştur.
Kültürün Beslenme Davranışları Üzerine Etkileri
Medya ve teknoloji kültürü ve insan davranışlarını yıllardır şekillendirmektedir. Bu şekillendirme süreci her zaman iyi sonuçlar elde edilmesini sağlamamaktadır. Yapılan araştırmaların üzücü sonuçlarına göre televizyon izleyen çocukların beslenme alışkanlıkları hiç izlemeyen veya daha az izleyen yaşıtlarına göre daha kötü bulunmuştur. Özellikle reklamlarda işlenmiş, yağ, sodyum ve rafine şeker içeriği yüksek olan gıdaların “iyi seçenekler” olarak pazarlanmaları tamamen satış stratejisidir. Bu etkilere kapılan çocuklar genellikle ömür boyu beraberlerinde taşıyacakları alışkanlıklar edinirler.
Yeme Bozuklukları
Medya ve teknolojik cihazların insan sağlığı üzerine etkileri sadece pazarlama stratejilerinden ibaret değildir. Birçok kanaldan özellikle ergen ve genç yetişkinlerin üzerinde “mükemmel vücut” algısı yönetilmektedir. Beş dakika sonra podyuma çıkabilecek kadar zayıf ve/veya kaslı olmak genç yaştaki bireylerin kişilik algılarını etkilemektedir. Tek istedikleri harika bir vücuda sahip olmak olan genç bireylerin sağlıksız beslenme davranışları ve yeme bozuklukları gibi sorunlarla karşılaşma riski artmaktadır. Bu durumdan daha vahim olanı ise anoreksiya nervoza, bulimia nervoza, tıkınırcasına yeme gibi yeme bozukluklarının gelişmesi ihtimalidir. Bu hastalıkların görülmesi birçok sosyal ve psikolojik birikimin sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yeme bozuklukları tedavi edilmediğinde ölüme kadar gidebilecek ciddi sorunlardır.
Anoreksiya Nervoza
Bu yeme bozukluğuna sahip bireyler olması gerekenin altında kilolarda olsalar bile kendilerini fazla kilolu veya obez görmektedir. Yemek yeme süreci ve kilo kontrolü anoreksiyalı bireylerde ciddi bir takıntı haline gelmektedir. Anoreksiyanın birçok belirtisi bulunmaktadır fakat en ön plana çıkan belirtisi sürekli kilo kontrolü veya kaybı sağlamak için çok küçük porsiyonlarda besin tüketimidir. Anoreksiya ölüm riski yüksek psikayatrik bir hastalık olarak da değerlendirilmektedir.
Bulimia Nervoza
Bulimik bireyler ise normalde yiyebileceklerinden fazla miktarda yemek yedikten sonra suçluluk duygusuyla yediklerinden kurtulmaya çalışmaktadır. Kendi kendilerini kusturma, laksatif etkisi bulunan ilaçlar tüketme gibi davranışlar sergileyerek veya kendilerini aç bırakarak kilo kontrolü sağlamaya çalışırlar. Bu sendroma sahip bireyler genellikle normal kilo aralıklarındadır. Fakat psikolojik olarak kilo almaktan korkmaları süreklilik gösterir. Bulimik bireyler kilo alma korkusundan kaynaklı gerçekleştirdikleri davranışları genellikle gizli bir şekilde yaparlar. Bunun sebebi kendilerinden iğrenmeleri ve utanç duymalarıdır.
Tıkınırcasına Yeme Davranışı
Tıkınırcasına yeme davranışı, kontrolsüz yemek yeme nöbetlerinden oluşmaktadır. Bulimia ile arasında fark ise tıkınırcasına yeme davranışı sergileyen bireylerin, suçluluk duymadan hayatlarına devam etmeleridir. Bunun sonucunda bu yeme bozukluğuna sahip olan bireyler genellikle fazla kilolu veya obez olarak gözlemlenmektedir.
Fikirlerinizi merak ediyoruz...